Cuma, Haziran 13, 2014

Yaşamaya Dair / Dostlar Tiyatrosu

Uyarlayan  : Genco Erkal
Oyuncular  : Genco Erkal, Tülay Günal
Piyano     : Yiğit Özatalay
Viyolonsel : Deniz Doğangün
Işık Tasarımı : Yüksel Aymaz
Mekan Tasarımı : Selen Erkal
Oyun yeri  : Ali Paşa Hanı
Süre       : 90 dakika

Yaşamaya Dair...

'...
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
...
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...'

Yaşamak diyoruz hepimiz, yaşamak... O zaman hiç vakit kaybetmeyin hemen biletinizi alın ve Eminönü Ali Paşa Hanı'nda Genco Erkal ve Tülay Günal'ın karşısında yerinize oturun. Yaşamak diyoruz, o zaman bırakın, yaşamayı yaşatsınlar size... Bir akşam, bir doksan dakika, bir ömür, bir an...

O dakikalar içinde yaşanacakları bozmadan değinmeye çalışacağım bu muhteşem hayat parçasına. Oyun, performans, tiyatro demeğe dilim varmıyor, çünkü yaşadığım bambaşka bir şey.  



Yaşamaya Dair / Bursa Cezaevi'nden Mektuplar - Nazım Hikmet ...

Eminönü’nde, 18. Yüzyıldan kalma Ali Paşa Han’ı avlusunda, asma yapraklarının altında, tahta sandalyelerde, kedilerin kendi oyunlarını oynadığı bir avluda, yapının değil gecenin karanlığında ve sessizliğinde Genco Erkal ve Tülay Günal’ın unutulmaz performanları ile toprağa, insana, yaşamaya dair herşeyi tekrar hatırlamak.

İki oyuncu, bir masa, bir sandalye, bir bank, iki yavru, bir anne kedi ve bir han… Bir tiyatro oyunu, bir düşünürün, bir sanatçının geçirdiği günler, seneler, bir milletin hayatı…

Müzikli gösteri deniyor ama bu tarifin çok ötesinde yaşanılan. Tülay Günal'ın sesinden, duruşundan ve bakışından yaşayınca bambaşka geliyor kulağa; Fazıl Say, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Tarık Öcal, Edip Akbayram, Tolga Çebi, Nadir Göktürk, Timur Selçuk. Geceye, yıldıza, aya karışıyor her ses, hep varolacakmış, hemen yokolacakmış gibi...

Sadece ben ve birlikte olduğum iki arkadaşım mı ağladık yoksa orada olan diğer izleyicilerde bize katıldı mı bilemiyorum. Konuşurken başka, dururken bambaşka olan bu iki muhteşem oyuncu, sesleri ve bedenleri ile nasıl bir uyum içindeler... İnsanın gözünün içine bakmadan bedenini nasıl delip geçebiliyorlar, nasıl içine işleyip, kendileri ile bir bütün yapabiliyorlar ve bunu doksan dakika boyunca sürdürebilmeyi başarabiliyorlar...

150 sandalye ayakta alkışladı ama bu alkışlar yetersiz geldi... Bize yaşattıkları için bizim onların önünde sadece alkışla ayakta durmayıp aynı zamanda saygı ile eğiliyor olmamız gerekiyordu.

Gitmediyseniz kaçırmayın, kaçırdıysanız takip edin, başka bir yerde izlediyseniz burada tekrar izleyin, ne olursa olsun bilet bulun ve lütfen lütfen izleyin…
Son not olarak; uzun zamandan sonra direk olarak ben kimim sorusunu sormama sebep olan dün geceye bir cevap vermek istiyorum. Hepimiz gibi bir çok şeyim, bir çok kişiyim bende ama temelde; sanatın her türüne, sanatçıya, yaratıcılığa, yüreğe, hayata, yaşamaya inanan bir insanım. Zaman zaman birinden ikisinden, son zamanlarda ise nerdeyse hepsinden uzaklaşan ama dün akşam hepsini hatırlama şansına erişmiş bir insanım. Teşekkürler, Dostlar Tiyatrosu... 

Hiç yorum yok: